Kaliteli İçerik Ne Demek? Neden Kaliteli İçeriğe İhtiyaç Duyarız?

Bir içerik oluşturdunuz ama istediğiniz dönüşümü alamadınız. “Kimse beni anlamıyor.” diyerek odanıza çekilip umutsuzluğa sürüklenmek yerine içeriğinizin kalitesine dair bir küçük analiz yapmanızı öneririz. Peki, nedir bu kaliteli içerik dediğimiz? Üzgünüz, içerikte kalite için “Kalite içerik, budur.” diye keskin hatlarla belirlenmiş ve “Öğrendiysek dağılabiliriz.” tadında bir tanım sunamayacağız. Ama daha iyisini yapıp “Kime göre kalite, neye göre kalite?” sorgusunu aydınlatarak bir içeriği kaliteli yapan detayları ele alacağız. O halde başlayalım. 

Nerden Çıktı Bu Kaliteli İçerik? 

Kalite, aslında öznel bir durum. Tıpkı “Çocuklarınızla kaliteli vakit geçirin.” derken buradaki “Kaliteli vakit” önerilerinin kişiden kişiye değişebilmesi gibi. Bu nedenle içeriklerde de “Nereden anlayacağız bu kaliteyi?” diye sorgulamak oldukça doğal. Çünkü kimilerine göre bir özet, kimilerine göre sayfalarca süren bir makale kaliteli bir içerik olabilir. İşte, bu noktada Google devreye girerek 2022 yılındaki helpful content güncellemesi ile içeriklerde niceliğin değil, niteliğin önemli olduğunu ve okuyucuları bilgilendirmekten öte daha çok tıklama çekmek için tasarlanmış içeriklerin arama sonuçlarında ilk sayfalarda çıkamayacağını açıkladı. Google’ın bu radikal güncellemesi ile de “SEO odaklı içerik” adı altında anahtar kelime sıralaması yapan içerikler yerine “Kaliteli içerik” kavramı tekrar gündeme gelmeye başladı. Yani, aslında kaliteli içerik her zaman vardı. Ama Google güncellemesi ile değeri bir kez daha anlaşıldı diyebiliriz. 

Google İçerikte Kaliteyi Nasıl Anlar? 

via GIPHY

Google, “Kaliteli içerik candır.” dese de “Google, kaliteyi nasıl ölçecek?” sorusu tabii ki en merak edilen konu. Bu konuyu aydınlatmak için de Google’ın kalite değerlendirmede dikkat ettiği EEAT kriterlerini incelemekte fayda var. 

Deneyim, uzmanlık, yetkinlik ve güvenilirlik kelimelerinin İngilizce baş harflerinden oluşan EEAT, bir sayfanın kalitesini ölçmek için dikkat edilen temel unsur. Ancak Google bu kriterler arasında en önemli olanının güvenilirlik olduğunu vurguluyor. Yetkinlik, uzmanlık ve deneyim ise güveni artıran diğer kriterler. 

Diyelim ki bir ürünle ilgili bilgi almak istiyoruz. Ürünü kullanmış bir kişinin deneyimlerini paylaştığı bir içerikten daha faydalı bilgi alacağımız kesin. O halde kullanıcının ihtiyacına cevap veren bu içeriğe kaliteli demek mümkün. 

Kısacası Google diyor ki “Bir içerik tüm kriterleri aynı anda karşılamak zorunda değil.  Ama güvenilir olması mecburi.” Güven yaratmak için de bir içerikteki kaynak kullanımı, içeriğin yazarı, yazarın uzmanlığı, backlink kalitesi gibi tüm detaylar oldukça önemli. 

Nasıl Kaliteli İçerik Oluşturulur? 

via GIPHY

Anladık ki kaliteli içerik hem kullanıcılara hem de Google’a göre parlayan bir yıldız. Bu yıldızı alıp alanınızı aydınlatmak ise sizin elinizde. İster bir blog yazısı yazın isterseniz bir sosyal medya gönderisi oluşturun. “Önceliğimiz her zaman kalitemiz.” diyebilmek için dikkat etmeniz gerekenler var. O zaman “Kaliteli içeriğin tarifi neymiş?” inceleyelim.   

Biz Robot Değiliz

Hedeflenen anahtar kelimelere göre arama sonuçlarında ilk sıralarda çıkmak, bir başarı ölçütü olsa da arama motoru olan Google bile “Arama motoru odaklı içerik oluşturmayın.” diyor. Çünkü anahtar kelime amaç değil, araç. Bir içerikte kaliteyi artıran unsur ise tabii ki kullanıcı odaklı olması. Bu nedenle içerik oluştururken bunu insanların okuyacağını unutmamak gerekli. Çünkü içeriği ön plana çıkaran asıl isim aslında Google değil, insanlar. Bu yüzden “Ne yazmayalım?” sorusunun cevabı; kitlenizin ihtiyaçlarında, merak ettiklerinde ve isteklerinde gizli. 

İçerik oluştururken insanlara dönüp “Buyrun, ne istersiniz?” diye sorarak hedef kitle analizi yapmak, atılacak ilk adım. Adımı atarken takılıp düşmemenin yolu ise detaylı araştırmadan geçiyor. “Ne hakkında konuşuyorlar? Merak ettikleri konular ne? Nasıl konuşuyorlar?” gibi sorularla hedef kitlenin düşüncelerinde çıkacağınız yolculuk ise araştırmanın ilk kolu. Bu araştırmadan bir sonuca varmanızı sağlayacak diğer kol ise rakip analizi. Aynı kitleye hitap ettiğiniz rakipleri de “Neler yapıyor? Nasıl dikkat çekiyor? Neleri ön plana çıkarıyor?” gibi sorular ile incelemeniz gerekli. Bu şekilde içerikleri hedef kitlenize daha faydalı hale getirebilir ve “Farkımız kalitemiz.” diyebilirsiniz. 

Başkası Olma, Kendin Ol 

Araştırma yaparken unutmayın ki rakipleri incelemek, onları kopyalamak anlamına gelmiyor. Tabii ki kaynak göstererek içeriklerden bilgileri derleyebilirsiniz. Ama kopyalamak, içeriğini kalitesini düşüren bir durum. Bu nedenle benzersiz, yani özgün olmalısınız. 

“Ben bunu daha önce görmüştüm.” denilen içerikler yazmak istemiyorsanız içerik oluştururken Google’ın “İçerik ve Kalite” sorularından özellikle şu üçünü aklınızdan çıkarmayın: 

  1. İçerik, orijinal bilgi, raporlama, araştırma veya analiz içeriyor mu? 
  2. İçerik, bariz olanın ötesinde analizler veya ilginç bilgiler sunuyor mu? 
  3. İçerik başka kaynaklardan yararlanıyorsa, bu kaynakları basitçe kopyalamaktan veya yeniden yazmaktan kaçınıyor ve bunun yerine önemli ek değer ve özgünlük sağlıyor mu? 

İçeriğinizi okudunuz ve tüm bu sorulara “Evet.” dediyseniz tebrik ederiz, yeni bir özgün ve kaliteli içeriğiniz oldu. 

Nasıl Anlatsam? Nerden Başlasam? 

Hedef kitleyi tanırken merak ettikleri ve araştırdıkları ile ilgili konuları bulunca hemen “Anladım ben seni.” dememek gerekli. Çünkü konular, gün yüzüne çıksa bile bu konuyu nasıl vereceğiniz, yani içerik türünüz de kalite için fazlasıyla önemli. Sürekli aynı türde içerik üretmek, her zaman mükemmel tercih olmayabilir. 

Tabii ki her konuya göre bir mükemmel içerik türü eşleşmesi yok. İçerik türünü belirlemek biraz araştırma ve test etmekten geçiyor. “Bu konuyu nasıl anlatsam?” dediğiniz anda ise farklı pek çok seçenek var. Blog yazısı, sosyal medya gönderisi, video, podcast, e-kitap- infografik… “Hangisi daha iyi performans gösterir?” sorusunun cevabı ise tabii ki konulara ve hedef kitleye bağlı. 

Yazınca Bitmez, Güncellemek Gerekli 

İçeriği ürettiniz, paylaştınız ve güzel yorumlar da aldınız. Ama unutmayın ki zaman geçiyor ve bilgiler eskiyor. Bu güzel yorumlar bir anda “Ama bu bilgiler doğru değil.” tadında bir o kadar haklı ama kalp kırıcı yorumlara dönüşebilir. Google’da bu içerikleri, unutulmaya yüz tutanlar bölümü olan arka sayfalara atarak zaten kırılmış kalbinizi bir kez daha yaralayabilir. İşte, böyle içeriğinizin günden güne gözünüzün önünde eriyip gitmesini mi, yoksa her zaman parlayan yıldız mı olmasını istersiniz? Parlayan yıldızlar kulübüne doğru adım attıysanız o zaman gururla sergilediğiniz içerikleri rafa kaldırıp unutmak yerine üzerindeki tozu süpürmek için güncellemeniz gerekli. 

via GIPHY

Tabii ki güncelleme, genellikle blog içerikleri için geçerli. Sosyal medyada paylaşım yaptıkça zaten eski içerikler, sayfanın derinliklerine doğru kaybolur. Ancak blog yazılarında öyle değil. Sayfa, dizine eklendikten sonra tıklama oranına ve sayfanın kalitesine göre yükselişe geçer. Zirveye ulaştıktan sonra da eğer ki sayfada yer alan bilgiler, güncelliğini kaybederse bu zirveyi güncel sayfalara bırakmak durumunda kalır. 

Bir örnek üzerinden gidelim; Mesela bir seyahat içeriği oluşturdunuz. Ulaşım fiyatlarından gidilecek kafelere kadar tüm detaylara yer verdiniz ve arama sonuçlarında ilk sayfanın kazananları arasında yer aldınız. Ancak zaman geçtikçe içerikte önerdiğiniz kafelerden biri kapandı ve ulaşım fiyatlarına zam geldi. İşte, blog içeriklerinin de güzelliği burada. Çünkü bilgiler değişse de sayfayı silmeden sadece metin içerisinde güncelleme yaparak eski günlerdeki ışıltınızı kazanabilirsiniz.

Sonuçta “Bu ışıltılı hayatı biz seçtik.”