Boş bir Word sayfasına uzun uzun bakarken

fikir-bulmak

Size bu kalbiniz kadar temiz, bembeyaz Word sayfasını ayırdığımız için bize teşekkür etmez, bizi like’lamaz ve bizi sevmezsiniz di mi? Niye? Çünkü isterseniz aynısı sizde de olabilir. Boş Word sayfası yani. Kalp konusunu şimdilik erteliyoruz.

Bazen açtığınız bir Word sayfası sonsuza kadar açık kalacak ve hiçbir şekilde dolduramayacakmışsınız gibi hissedersiniz. Bize oluyor, olabilir, insanlık hâli. Böyle durumlarda neler yapıp neler yapmadığımızı paylaşacağız. Böylece Word sayfası da dolmuş olacak. Nihahahaho!

Elimizi yüzümüzü yıkıyoruz

Su iyidir. Ekranın yüzünüze gözünüze bulaştırdığı umutsuz beyazlığı yıkar gider. Serinlik, ferahlık ve tazelenme hissi verir.

Serbest çağrıştırıyoruz

Markayla ya da projenin geneliyle ilgili ana fikirlere dair, içeriğin ana temasıyla ilgili bir kavramı seçip adını Word sayfamıza yazıyoruz. Ardından o kelimeyle ilgili aklımıza gelenleri peş peşe yazıyoruz. Bu bize marka algısı ile ilgili fikir de veriyor. Bir markayla ilgili ilk aklımıza gelenlerle tüketicinin ilk aklına gelenler genelde örtüşür. Çünkü hepimiz yiyiciyiz, pardon tüketici. Mesela burada tüketici dedik ve aklımıza ilk “yiyici” geldi. Ayıp mı, günah mı? Bunun değerlendirmesini yapmayı sonraya bırakıp ayıp ve günah olanları sonradan siliyoruz. Çıkan çıksın, sonra toplar, birleştirir, ondan ona zıplar bir yolunu buluruz diyoruz. Bu şekilde yolumuzu buluyoruz.

İyi araştırmadık mı acaba?

Proje her ne ise onunla ilgili yeterince araştırma yapmadık mı acaba diye kendimizden şüpheleniyoruz. Bizden istenen tam olarak ne, daha önce neler yapılmış, markanın ya da müşterinin kullandığı dil nasıldı gibi soruları kendimize sorup cevaplarımızı madde madde, renkli post-it kâğıtlarına yazıyoruz. Çünkü renkler iyidir. Renkler, ekranın yüzünüze gözünüze bulaştırdığı umutsuz beyazlığı boyar geçer.

Bir mola veriyoruz (iki)

Daha önce defalarca mola verdiğimizden ve “Acaba molada ne yapsam da molamı iyi değerlendirip sonradan pişman olmasam?” diye düşündüğümüzden direkt herhangi biriyle başlıyoruz. Çikolata yemek, bir tur oyun dönmek, uzanıp gerinmek, eski sevgililerimizin profilini dolaşmak, müziği gümbürdetmek gibi türlü hobilerimizi yerine getirip Word’den uzaklaşıyoruz. Böyle yaparsak özleriz, buluşmamız daha güzel olur diye düşünüyoruz.

Öyle ya da böyle başlıyoruz

Çünkü yani ertele ertele nereye kadar? Başlıyoruz ve “Bitirmenin yarısı oldu bile.” deyip motive oluyoruz.

Olmuyorsa olmayacak demek değildir

Olmuyorsa olmuyordur ama olmayacak demek değildir. “Olacak o kadar.” deyip oluruna bırakıyoruz. (Olmadı mı?)