“Dokunmayın, bi’ düşlerimiz var”

dokunmayın bi düşlerimiz var

“Kolay değil, kolay olmaz o kadar.” Sezen Aksu

Bazı insanlar muasır medeniyetler seviyesinde susarlar. Kimi dinlemeyi bırakarak susar, kimi kendini anlatmayı bırakarak susar, kimi sadece izleyici olarak yerini alır. Fakat hepsinin ortak yönü, ciddi bir susma kararı almalarıdır ve bunu sürdürürler. Bu susma olayı da genel olarak yazarlarda görülür. Kör olan bir insanın diğer duyuları daha da güçlü bir şekilde çalışmaya başlar. Ama bazı insanlarda bu duyular zaten hep birlikte büyük bir hız ve kapasitede çalışmaktadır. Algıları aşırı derecede güçlü bu insanların biraz da üzgün olduğunu görebilirsiniz. Buradan çıkarmanız gereken sonuç ise şu; üzgün insanlar yazı yazmazlar. Yazarlar genelde üzgün insanlardan çıkar. Yani, yazı yazan insan, uçurumu anlayan ve susan insandır. Kimi ne şekilde kısıtladığınızı anlayın diye “İçinizden geldiği gibi yazmayın.” Çünkü neden? İçerik stratejisinin samimiyetle başarıya ulaştığını unuttuğumuz için mi? Elimizden çıkacak kelimelerin doğallığının daha güzel olduğunu bilmediğimiz için mi? “Zoraki yazıların getirdiği satış rakamları dudak uçuklattı.” diye haber başlığı gördüğümüz için mi? Tam olarak neden? Tüm dünyada içerik pazarlamasının yükselişi, samimiyet kelimesiyle yola çıkılarak anlatılıyor. Ne kadar dürüst bir marka portresi çizerseniz o kadar dikkat çekmeyi başarırsınız. Ardından sürdüreceğiniz samimiyet de satış rakamlarınızı yukarı taşıyacak olan etmenlerden oluşuyor. Bir marka cesaretli olmadığı sürece, rekabette, pazarda, sokakta, televizyonda asla kendini kanıtlayamıyor. Sonra da başlasın “Viral olalım.” derdi. Ama hedef kitlesini Brooklyn veya Queens ahalisi olarak düşünürseniz, sunduğunuz hiçbir şeyi anlamayacak, hatta sizinle dalga geçecekler. Yani bu döngüden başarılı çıkma ihtimaliniz gerçekten yok. Bakıp da kıskandığınız o işler, her zaman size o kadar uzak olacak.

İşe yeni başlayanın kendini kanıtlama süreci

İnsanlar kendilerini kanıtlama yöntemi olarak sağa sola çıldırmış gibi revize yağdırmayı seçiyorlar. Biz sizi uyaralım, bunu yapmayın. Kendini kanıtlama isteği o kadar güçlü boyutlara ulaşabilir ki “Tüm devrik cümleleri düzeltin! Blogumuzda devrik cümle olmasın!” gibi bir revize veriyorken bulabilirsiniz kendinizi. Fakat bunun işe yaramayacağını kendinize hatırlatın, derin nefesler alın ve sizi zaten işe almış, belli bir ücrette anlaşmış firma için saçma sapan kendinizi kanıtlama çabalarına girmeyin. Zaten sizi işe almışlar işte, daha ne olsun?

Yazarlar üzgün diyorduk

Yazı yazan, yeteneği olan ve size bazı önerilerle gelip, ortaya gerçekten emek vererek bir iş çıkaran yazarları kısıtlamayın. Yazılar konusunda elbette belirli bir kural çerçevesinde yol alınır ama bir insanın hayal gücünü, esprilerini, hüzünlerini ve aklından geçenleri silip atmamalısınız. Çünkü o bir yazar, o zaten üzgün.

Başlığa ilham veren şarkı: