Çevrenizdeki insanlar tarafından dünyanın en şanslı insanı ilan edildiğiniz evden çalışma durumu tabii ki birçok işe göre avantajlarla dolu. Özellikle yazıp çizerek para kazandığınız işlerde bu durumun keyfi bambaşka! Ancak işler çoğu zaman dışarıdan göründüğü gibi olmayabiliyor. Eğer kendinize uygun ortamı oluşturamıyor, belli bir sistem oturtamıyorsanız, pijamaları çıkarıp işe gitme zamanı gelmiş demektir.
Kalk kız soğan doğra!
Yataktan istediğiniz saatte kalkıp, gazetenizi derginizi okuyup, kendinize şöyle güzel bir kahve yapıp, tadını çıkara çıkara, ağır ağır kahvaltı edersiniz. Sonra geçersiniz pijamalarınızla bilgisayarın başına, başlarsınız yazmaya. Evet, buraya kadar her şey çok güzel görünse de, özellikle evinde ailesiyle beraber yaşayanlar çok büyük ihtimalle “Bi’ işin ucundan tut” durumuyla karşılaşacaktır. Sizin evde oluşunuz diğer işler gibi ciddiye alınmamanıza sebep olur. “Çamaşır bitmiş, ara verdiğinde çamaşırı da asıver; e hadi şu çorbayı da bi’ karıştır” derken sizin işler sarpa sarar. Aynı durum çocuklu çalışanlar için de geçerli. Bir yandan çocukla ilgilenip, bir yandan işlere yetişmek çok da mümkün olmayabilir. Durumu en baştan netliğe kavuşturmakta fayda var.
Yaymak doğamızda var!
İnsanoğlu malum, çalışmayı çok sevmiyoruz. Yayılmak için de evden daha uygun bir yer yok. “Şu laptop’ımı kucağıma alıyım da şöyle bir yandan yazarken bir yandan televizyona bakıyım” derken, kendinizi Survivor’da Yılmaz Morgül’e oy atarken bulursunuz. Aman diyelim! Siz iyisi mi kalkıp, şöyle dik bir pozisyonda bir masa başına geçin, işlerinizi sündürmeyin.
“Overlok makinesi ayağınıza geldi”
Gündüz vakti evinizin konforunda çalışacaksanız, dışarıdan gelen seslere de alışkın olmalısınız. Hele ki eski bir mahallede yaşıyorsanız overlokçusu, simitçisi, eskicisi derken konsantre olmakta baya zorlanabilirsiniz. Bunun için ya sesleri bastırmak için klavyenizin tuşlarını kırarcasına yazacak; ki bunu çok önermiyoruz; ya da kendinize hoş bir müzik açıp, ağzınızın tadına göre bir kahve eşliğinde yazılarınızla baş başa kalacaksınız.
“Kendine ait bir oda”
Kadın ne kadar zaman önceden düşünmüş. Madem ki yazı yazmak istiyorsun, önce kendine ait bir odan olacak demiş. Virginia Woolf’un 1929 yılında kadın ve yazın üzerine notlarını aktardığı kitabında da dediği gibi, kendinize bir oda ayarlamanız şart! Öyle salonda yemek masasında, mutfak tezgahında çalışmakla pek verim elde etmeyi beklemeyin. Olmaz değil tabi ama dikkat çok dağılır. Evinizin durumu müsait değilse bile, yatak odanızda da olsa kendinize sessiz bir köşe yaratın. Üzerinde çok ıvır zıvır olmayan bir masa, dik bir pozisyonda oturmanızı sağlayacak bir sandalye, bilgisayarınız ve siz… Şimdi her şey tamam!