1980’lerin sonlarında ortaya bir müzik grubu çıktı: Milli Vanilli. İki albümleri ile önce Avrupa’da, ardından tüm dünyada popüler olan grup, Grammy de dahil olmak üzere birçok ödül kazandı. Zaten ne olduysa bundan sonra oldu. Bir konser sırasında dudakları ile sesin tutmaması, hatta arkadaki ses kaydının takılması üzerine ilk anda playback yaptıkları düşünülse de gerçek çok kısa sürede açığa çıktı.
Milli Vanilli olarak bilinen ikili, kendilerini meşhur eden şarkılardaki seslerin sahipleri değildi. Yani sesler başkalarına aitti. Onlar sadece sahneye yakışan görüntüden ibaretti. Bu olay açığa çıkınca da piyasadan silinmeleri kaçınılmaz oldu.
Aslında sadece playback yapmış olsalardı belki daha az eleştiri alıp varlıklarını sürdürebilirlerdi. Ama kan kokusunu alan medya, bu büyük oyun karşısında aldatılmış hissettiği için tabii ki sağ bırakmadı. Peki, bir müzik grubu neden başkalarının sesini kullanır? Çünkü bazen en beğenilecek seslerin sahipleri, medyanın aradığı o görsel ışıltıyı sunamaz. Yani kendi sesleri ve gruplarıyla piyasaya çıksalar, sahnede beklenen ışıltıyı sunamayacakları için medyatik olmaları, haliyle de başarılı olmaları güç.
Bu durum yalnızca müzik dünyasında yaşanmıyor elbet. Sanatın her alanında birileri tarafından üretilen ama başkalarının imzasıyla sunulan çok sayıda esere ulaşmak mümkün. Bunun edebiyat dünyasındaki karşılığı ise “ghostwriting” yani hayalet yazarlık ya da daha bilinen adıyla gölge yazarlık.
Gölge yazar.
Gölge yazar.
Gölge yazar.
Ne kadar tekrar edilirse o kadar anlamsızlaşan bir kelime grubu. Aslında ne olduğunu ilk bakışta anlamak mümkün, ama aynı zamanda değil. Gölge yazarlık nedir? Çok güçlü bir kalemin, ünlü bir yazarın başka bir isimle eser yayımlaması mı? Bunun çok büyük örnekleri var, ama gölge yazarlık bu değil. Ünlü ama kalemsiz birinin adıyla basılan, ama aslında başka biri ya da birileri tarafından kitaplar, edebi eserler, konuşma metinleri ve daha bir sürü şeyin yazılması. Yani ünsüz güçlü ile ünlü güçsüzün güçlerini birleştirmesi durumu. Peki, gölge yazarlığa neden ihtiyaç duyuluyor?
Bunun birçok sebebi olduğundan bahsedilebilir. Mesela harika bir fikriniz ve hikaye örgünüz vardır, ama aynı başarıyla metne dökme kabiliyetinden yoksunsunuzdur. Sonuçta iyi fikir bulmakla bunu iyi anlatmak aynı şey değil. Ya da uzun süre başka bir ülkede yaşadığınız için anadiliniz bozulmuş olabilir ve kendi fikirlerinizi yazarken başarılı sonuçlar alamayabilirsiniz. Bu durumda da gölge yazar sizin yerinize yazar.
Ayrıca günümüzde itibar yönetimi için de gölge yazarlıktan sıklıkla faydalanılır. CEO, yönetici, sporcu… Ünlü olan, alanında uzman, toplum önündeki herkes için bugün storytelling temel bir ihtiyaç. Artık bir konu hakkındaki en net bilgileri bile hikayeleştirerek ve belli bir kompozisyona uyarak anlatmak gerekiyor. Eğer bilimsel bir makale yazmıyorsanız ve okunmak, kendinizi ifade etmek istiyorsanız bu şart. Bu gerekliliğin karşılanmasında ise gölge yazara iş düşüyor. Bir konu hakkında en iyi, en faydalı bilgiler sizde olsa bile onu okunur bir metne dönüştürmek, yapacağınız konuşmayı akıcı ve ilgi çekici bir formatta sunmak için destek almak kaçınılmaz. Aslında herhangi bir ihtiyaçta işin uzmanından yardım almaktan farksız.
Tabii bunun bir de sipariş usulü gölge yazarlık versiyonu var. Hiç beklemediğiniz bir ünlünün bir sabah yeni kitabını duyurduğuna kaç kere şahit oldunuz? Ünlü politikacılar, şarkıcılar, oyuncular, sporcular… Daha önce hiçbir platformda dile getirmedikleri konularla ilgili ve genel profillerinin oldukça dışında bir anlatım kabiliyetiyle yazılmış kitapları için imza günleri düzenler, reklamlar yapar, programlara katılırlar. Aralarında anlaşmak için de şu meşhur cümleyi kurarlar: Bir sabah uyandım ve neden yazmıyorum dedim!
Bu cümleyi duyduğunuzda ortada bir sorun olduğunu anlayabilirsiniz. Bunu herkes söyler, ama kaç kişi böyle dedikten sonra roman, kişisel gelişim kitabı ya da otobiyografi yazabilir ki! Burada garip bir durum olduğunu anlamak güç değil. Bazen sadece konusu, bazen de en iyi ihtimalle çerçevesi verilen bir gölge yazar, sipariş üzerine dilediğiniz kitabı yazabilir. Elbette bu kitap, mucizevi bir edebi eser olmaz; ama zaten beklenti de o değildir. Tabii çok ünlü yazarların; karakter yaratma ve geliştirme, olay örgüsü belirtme, tasvir, yeni hikayeler üretme gibi nedenlerle gölge yazarlar ya da profesyonel yazarlık gruplarından yararlandıkları bilinir. Hatta bu yazarların Nobel almışlığı bile olabilir, ama standart bir gölge yazardan temel beklenti bu değildir.
Kalemsiz ünlünün gözünden bakınca “Ben anlattım, o yazdı.” şeklinde masumlaştırılarak bir ortaklıkmış gibi gösterilebilir. Tabii bir yazar ile çalışıldığı kabul edilirse… Gölge yazarın gözünden bakarsak da şizofrenik bir dünyaya merhaba dememiz gerekir.
Başka birinin düzenli olarak gölge yazarlığını yapmak demek, bazı günler o kişi gibi düşünmek, hissetmek, bakmak demek. E bu da haliyle oldukça kafa karıştırıcı bir durum. Bir sabah uyandığınızı ve bir üst düzey yönetici, ünlü bir şarkıcı ya da popüler bir yönetmen gibi davrandığınızı düşünün. Ortada gizlilik sözleşmesi olduğu için de neden böyle davrandığınızı anlatamıyorsunuz. En iyi ihtimalle her arkadaşınızın acil bir işi çıktığı için gitmesi gerekir.
Kısacası gölge yazarlığı bir ihtiyaçtır deyip meşrulaştırmak da mümkün, büyük bir aldatmacadır ve kiralık katillikten farksızdır deyip kriminalize etmek de. Dünya genelinde herkesin bildiği ama hiç kimsenin bilmediği bir meslek olduğunu düşünürsek de kararsızlığın boyutunu daha iyi anlayabiliriz.