Eskiden Prometheus and Bob adlı bir çizgi film vardı. Belki herkes hatırlamaz. Nickelodeon’da yayınlanan stop motion bir çalışmaydı. Her biri ikişer ya da maksimum üçer dakikadan oluşuyordu. Prometheus’un sabırla mağara adamı Bob’a uygarlığı öğretmesini ve her seferinde başarısız olmasını, kimseye inandırıcı gelmeyen bir sabırla asla pes etmemesini izliyorduk. Çizgi filmdeki üçüncü karakter maymun, çılgın bir zekilikle herkesi ters köşeye yatırıyordu bölüm sonunda. Çizgi filmi çocuk yaşta izleyenlere sabrı öğrettiği gibi, başarısızlığın ne kadar da sinir bozucu bir şey olduğunu da gösterdi. Yani, %99 ihtimalle, başarısızlığınız, sadece başarısızlık olarak kalır dedi aslında.
Sen ne başarılı bir abimizdin Gaudi
Gelin görün ki bu işin de istisnaları var. Mesela Gaudi için başarısızlık yalnızca başarısızlık olarak kalmamış. Her yıl iki milyondan fazla insanın ziyaret dünyada bitmeyen milyarlarca işten yalnızca biri ama Barcelona’da geçireceğiniz 1 saatiniz bile olsa, hiç şüpheye düşmeden bu sürenin önemli bir kısmını La Sagrada Familia’ya ayırırsınız. Bunun iki sebebi bulunuyor. Birincisi görkemiyle içinizde, hiç bilmediğiniz dilde şarkılar başlamasına sebep oluyor olması. Bu hissi herkes yaşamalı mutlaka. Hikayesinin ilgi çekici olması görkeminin yanında yalnızca bir detay olarak kalıyor. İkinci sebep ise Barcelona’dan döndüğünüz zaman “La Sagrada Familia’yı göremedim” dediğinizde karşılaşacağınız tepkiler. Hiç gerek yok bizce. Gidin, görün ve hikayeyi öğrenin.
132 yıllık bağışlar
1914 yıllarının sonuydu ve La Sagrada Familia’nın mimari Gaudi, kendini binaya adamıştı. İnşaatın yan tarafında, derme çatma bir heykel atölyesinde yaşıyor, gece gündüz çizim yapıyordu. Zaten orada yaşadığı aylar, Gaudi’nin son ayları oldu. 12 kubbeden yalnızca birinin tamamlandığını görebilen Gaudi’nin artık gitme vakti geldiğinde, arkasında kalan çoğu insan binayı tamamlamak konusunda kendine güveniyordu ama La Sagrada Familia, 132 yıldır bağışlarla inşaatına devam edilen ve hala bitmemiş bir çalışma. Bu haliyle bile bu kadar fazla ziyaretçiyi çekmesi, hikayesini anlatanların hikayeye kattığı büyüyle, günümüze kadar dilden dile gelen görkemiyle ve içine girdiğiniz zaman sizi çarpan aydınlığıyla kanıtlanıyor.
İçeriğin Gaudi’si!
Bir içerik stratejisi La Sagrada Familia’ya dönüşürse, sonuçları ne olur diye düşünmeye çalıştık. Yiğit Özgür’ün Suphi Abi’si gibi “Düşünemedi” olarak bir süre kaldıktan sonra olayın şifresini kırdık. Ve bu yazıyı da bitirmeyerek, La Sagrada Familia’ya benze…
.
.
.
Şaka bir yana, içerik stratejinizi bitmeyecek bir düzlemde hazırlıyorsanız, yani sonu belli değilse ve belirsiz temalarla yola çıkıyorsanız, en az Gaudi kadar zengin bir hikayeye ihtiyacınız var. Yardımcı olması açısından Gaudi’nin 12 kubbesini siz de adımlara dönüştürebilirsiniz. İnsanların hikayelerine benzemek, başarısızlığı değil zamanın yetmemesini kullanmak, bir şeyi gerçekten istediğiniz zaman, başaracağınıza inanmak Gaudi’nin bitmeyen Sagrada Familiası’nın şansını belki size de getirir. Yazarın ayağına hikayeler gelir diyorlar, hikayenizin ilk kimlere ulaştığı da bu konuda büyük önem taşıyor. Prometheus görevi üstlenerek kimseye bir şeyler öğretmeye çalışmayın, siz güzelce anlatın, istediğiniz insanlara ulaşacaktır, ya da o insanlar gelip sizi bulacaktır.