Google’a danışmadan Tweet atmayız, biraz garantici olduğumuz doğrudur.
Sayılarla aramız çok iyi sayılmaz; kelimeleri severiz, onlar da bizi sever. “Bu konu hakkında bilgim yok” demeyiz, diyemeyiz. Google arama geçmişlerimiz her zaman, kilitli kasalarda gizli tutulur. Viral reklamları görür görmez anlarız. Bu, gerilim filmindeki kötü karakteri ilk sahneden bilmeye benzer. O sürekli, “Ben anlamıştım zaten” diyenler var ya, işte onlar biziz. Öngörürüz çünkü gözlem yeteneğimiz ve algılarımız farklı çalışır. Sosyal medyayı herkesten daha hızlı takip etmeye özen gösteririz.
“Bir kere de bir şeyi benden öğren” lafını çevremizden çok sık duyarız. Bu yüzden onları kırmamak için bazen bazı şeyleri ilk kez duyuyormuş gibi yaparız. Her zaman en önce biz bilmeli ve görmeliyiz.”
Yorulmadan gözlem yapabileceğimiz en harika platformlar genel olarak sosyal medyalar… Bir video izlerken gülümsetiyorsa hemen yorumlarına bakarız, “Başka kimleri gülümsetiyor” diye. Biraz dedektiflik var kanımızda. Sürekli gözlem halinde olmaktan, kafalar fazla hızlı çalışıyor. Biraz dinlendirmek için hemen gözlem platformunu değiştirmek gerekiyor. Sokaklar, caddeler, cafeler, sinemalar, kitapçılar, tiyatrolar ve dans gösterileri derken gözlemle dolu bir dünyada, algıları sonuna kadar açık bir birey olarak size histeri dolu bir gülümseme ile bakabiliriz. Yazarların sürekli, kafalarında hikayelerle, fikirlerle ve kurgularla yaşadıkları düşünülür. Hayır, dünya yazar olduğunuzu anladığı an önünüze kurguları yığmaya başlar. Fikirleri üretmek sizin yeteneğinize bağlıdır. (Wes Anderson’a selam olsun) Gün içinde tek bir konuya bağlı kalamayız, birden fazla konuda, farklı üsluplar kullanarak, özel ve özgün yazılar ortaya çıkarmamız gerekir. Bu da sürekli yeni bir şeyler öğrenmeye iter bizi. Önümüze büyük bir soru işareti olarak konan markanın her şeyini öğrenmek temel görevlerimizdendir.
Marka bize kim olduğunu ve kime çalıştığını değil sadece ne istediğini anlatmalıdır. Müşteriyi tanımak da onların bize kulak vermesini sağlamak da bizim birinci görevimizdir. İkinci görevimiz ise gözlemi asla bırakmamak ve düzenli, organizasyonunun temelini iyi oluşturmuş bir ekip olarak kalabilmektir.
Erişilebilir yazılar yazmamız, hem markayı hem müşteriyi çok iyi anlamamız ve yetenekli olmamız gerekir. Evet ama peki ya bilgisayar ve office programları? Onlar da şart tabii. Ürünleri ve hizmetleri en iyi şekilde, yaratıcı bir tarzda tanıtmak ve markaları erişilebilir, anlaşılabilir hale getirmek için buradayız. Kafamızdaki kaotik yapı başkalarını yorabilir ama biz her zaman gurur duyuyoruz.