Kaldırım taşlarının altında kumsal değil veriler var

Veriler çoğumuz için ilk bakışta pek bir şey ifade etmeyen ve çoğunlukla Excel tablolarında sıkışıp kalmış sayılardan oluşan, neresinden tutarsanız tutun sıkıcı birer kapalı kutu aslında. Kaldırım altında uzanan kumsal misali, verilerinizde saklanan hikayeleri bulmak ve keyifle okumak isterseniz o şansınız da mevcut.

Yanlış anlaşılma olmasın, burada çıkarım yapmaktan ya da yorum yapmaktan söz etmiyoruz.  Veriler içerisinde zaten hali hazırda olan hikayelere dikkat çekiyoruz. Tabii bizim çekmemizle olmuyor, verilerinizle tabir-i caizse oynamanız ya da rakamları didiklemeniz, sizi bu hikayeleri anlamakta her seferinde bir adım ileri götürüyor. Bu adımları şöyle geniş geniş bir sıralayalım, hikayeleri hep beraber keşfedelim isteriz:

 1. Adım: Verileni Alın

Verileri değerlendireceğiz dedik ama ortada bir veri olmadığında değerlendirecek bir şey de olmuyor ne yazık ki.  Hadi diyelim stajyerinizi gece gündüz çalıştırdınız, istediğiniz detaylı veriye kavuştunuz. Ee? Her şey veri mi? Her şey rakam mı? Hayır değil. Verilerinizin ne kadar kalabalık olduğu onların o kadar işe yarar olduğu anlamına ne yazık ki gelmiyor. Bu nedenle, oluşturduğunuz verilerin düzenli ve temiz olduğundan emin olun ve en önemlisi ihtiyacınız olan bilgileri toplamaya gayret edin. Sizin işinize hangi bilgi yarayacak; tarih mi, demografik bilgiler mi yoksa lokasyon mu? İhtiyacınız olan bilgiler dönemlik olarak değişebilecek olsa da, genel bir çatı çıkarmak ve verileri bu çatı üzerinden oluşturmak işinizi kolaylaştırır. Çok veri hiç veri kuralına, gerçekten hiç olan eksik verilerin mutlaka tamamlanması kuralını ekleyebilirsiniz. Yani çok fazla veriden ve hiç veriden uzak durmalısınız. Marjinallere verilerde de yer yok; eğer genel çerçevenize uymayan ya da sizi düşüncelere gark eden veriler varsa, kendilerinden gönül rahatlığıyla bir çırpıda kurtulabilirsiniz. Uçurun kelleleri. Ne demişler “İstisnalar kaideyi bozmaz.”

  2. Adım: Verilerinizi “Resmedin”

Burada kastettiğimiz eskiz ya da çöp adam falan çizmek değil tabii ki. Tek amacımız önünüzde leb-i derya şeklinde uzanan rakamlar arasında kaybolmadan genel tabloyu temiz bir şekilde görebilmeniz için ihtiyaç duyduğunuz küçük bir dokunuş. Evet, Excel’deki o sihirli butonu bu kadar seveceğiniz hiç aklınıza bile gelmemiş olabilir ancak herhangi bir doküman üzerinde yapılan görselleştirme işlemi, basitçe rakamları çizelgeye aktarmayı sağlıyor. Böylece veriler üzerindeki artış, azalma vb. tüm değişkenleri görme şansınız oluyor.

 3. Verilerinizin İlişki Durumu “Karışık” mı Kontrol Edin

İşte tüm sürecin en eğlenceli kısmı.  Hikayenizi bulmak için yola çıktınız, sayıları sütunlara, çizgilere döktünüz ve tertemiz bir dünya yarattınız. Üstüne üstlük bu dünyayı bir de yorumladınız yani her şey yolunda. İşte tam bu analiz esnasında,  verilerin birbiriyle olan ilişkileri gözünüze çarpacak. Aynı dönemde artanlar ya da azalanlar, zıt olarak hareket edenler vb. Bu çıkarımlar ise sizi tüketici davranışı dediğimiz yürümesi meşakkatli ancak varışı keyifli yola çıkaracak. Ancak buraya varabilmek için ne tür bir ilişki aradığınızı belirlemeniz gerekli.  Bunun içinse aşağıda göreceğiniz bu basit sorular size yardımcı olacaktır;

  • Aldığım veri hipotezimi destekliyor mu yoksa tam tersine çürütüyor mu?
  • Daha da kötüsü, verinin tamamı ayaklanmış ve karşınıza geçip “Böyle bir şey olabilir mi?” diye sorarak teorinizi alaşağı mı ediyor?
  • Veriler düzenli olarak artış, azalış ya da stabilite mi gösteriyor?
  • Aynı veriler farklı gruplarda değişkenlik gösteriyor mu?

Ancak doğru soruları sormak kadar,  ilişki türlerini tanımak da önem taşıyor. Hemen kendilerini hızlıca tanıyalım;

-Veriler arasında ortak ya da zıt artış/azalışa giden ilişki türü korelasyon,

-Trendlere bağlı olarak sonuçlanan veriler, örneğin en yüksek tıklanma alınan saatler, aylar ya da konular gibi.

– Dağınık sevenlerin tercihi, temel bir veri etrafında şekillenen ancak farklı etmenlere göre değişkenlik gösteren dağınık veri sistemleri,

-Verilerin davranışının dışında seyreden ya da normlar dışında hareket eden istisnai veriler

-Bilgileri toplayıp sonra bir güzel karşılaştırmaya ve oradan da bir sonuca ulaşmanızı sağlayan karşılaştırma ya da en üst nokta verileri.

 4. Mutlaka Yapılması Gereken ve Asla Yapılmaması Gerekenleri Öğrenin

Tüm adımları başarıyla tamamladınız, artık hikayenize ulaştınız. Peki onu nasıl en etkili şekilde anlatılacak ve dilden dile yayılmasını sağlayacaksınız? Bir başka deyişle onu kara nasıl dönüştüreceksiniz? Burada da birkaç basit adımımız var:

Aklınız ve kalbiniz hep hedef kitlenizde olsun. Çıkarım yaptığınız hikayeyi hedef kitlenize uygun bir dille anlatmadığınız sürece, bu hikayenin hiçbir anlamı yok. Hikayeniz gerçekten hedef kitlenizin ilgisini çekiyor mu, bu hikaye onlara bilmedikleri bir şey öğretiyor mu ve en önemlisi bu hikayeyi daha önce duydular mı? Bunlar en kritik sorularınız olarak cepte.

Verileriniz için her daim güvenilir kaynaklar gösterin.  Herkese gönül rahatlığıyla sunabileceğiniz ve kaynağından el değmemiş şekilde paylaşacağınız veriler,  işte onlar tam da sizin ihtiyacınız olan veriler.

Göz görsün gönül katlansın. Verilerinizi görselleştirmenin önemini aktarmıştık ancak burada bahsettiğimiz  verilerin herkes tarafından kolaylıkla anlaşılabilmesi. Bu nedenle tasarımcının tüm bilgileri en etkili ve anlaşılır şekilde görselleştirdiğinden emin olun.

Sırayı savmayın: Önce veri, sonra hikaye. Bazen akıllara, markaya ve hedef kitleye oldukça uygun olduğu düşünülen veri hikayeleri düşebilir ve çoğunlukla elde edilen datalar bu hikayeye uydurulmaya çalışılır. Ancak ne yazık ki, eğer veri orada yoksa hikaye de yok demektir. Bu nedenle verilerin peşine düşmek ve hikayeyi keşfetmenin heyecanına varmak gerekiyor.