Züğürt Ağa, en asil duyguların insanıdır

l-zugurt-aga-71de7194

Züğürt Ağa filmini herkes bilir. En azından tamamını izlememiş olsanız da adını bir kez olsun duymuşsunuzdur mutlaka. Yok, duymadıysanız sorun bizde değil sizde ve biz daha iyilerine layığız. Neyse, 1985 yapımı filmde Şener Şen, Haraptar isimli köyün ağasıdır ve en samimi duyguların insanıdır. Köylüsünü aç bırakmaz ve başındaki dertlere rağmen eğlenmelerini sağlar. Gel zaman git zaman kuraklık vurur köyü ve ilk darbeyi köylüsünden yani kendi kitlesinden yer. Ekinlerini satan köylü parayı da alır kaçar. Sonrasında elinde avucunda kalanı satan Ağa, İstanbul’a göçer ve hayata tutunmaya çalışır. “İstanbul seni yenicem” tiradını atmadan hayata tutunmaya çalışır ve hayatın özeti olan meşhur sahneye geliriz. Direksiyon koltuğunda Ağa, arkada kahya ve kamyonette “tomatez”. Eline mikrofonu alan Ağa, megafonu reddedercesine kısık bir sesle sadece “Tomatez, tomatez” diyebilir. Tanımadığı bir şehrin tanımadığı mahallesinde yaşayan insanları rahatsız etmemek için kısık sesle satış yapmaya çalışan Ağa, kısa sürede ticaretin altın kuralını öğrenir. Daha üst perdeden samimice gelen “Haydi tomateze gel” sesiyle mahallelinin dikkatini çeker ve sattıkça satmaya başlar.

Gözüne Sokmak Yerine Göz Ucuyla Bakmasını Sağlayın

Türk sinemasının en politik filmlerinden olan Züğürt Ağa, aynı zamanda reklamcılar, metin yazarları ve halkla ilişkiler uzmanları için de dikkat çekici yanlar barındırır. Bir ürünü satmak ya da bir kampanyayı duyurmak için gerekli olan şeylerin başında sade ve samimi bir dil, filmin tamamını kaplamış durumdadır. Özellikle yukarıda anlatılan Ağa’dan seyyar satıcıya geçiş sahnesindeki üslup, başlı başına strateji belirleme yöntemi olabilir. Reklam ve pazarlamanın yeni versiyonu olan içerik pazarlamada tercih edilmenin, dikkate alınmanın ve başarılı olmanın yollarından biri de hedef kitleyle kurulan bağdan geçer. Özellikle metinlerde kullanılan dilin görevi, “Bizim ürünümüz bu. En iyisi bizde. Başkasına bakma da hemen al” fikrini aşalı çok oldu. Artık müşteri ya da hedef kitle, o ürüne neden ihtiyaç duyacağını, neden sizin markanızı tercih etmesi gerektiğini, artılarınızı ve eksilerini bilmek ister. Kısacası ikna olmak ister.

Uzun İnce Bir Çizgi

Sosyal medyada, bloglarda ve diğer mecralarda karşılaştığı içeriklerle ikna olmayan kitle, sırra kadem basar. Varlığı ve ihtiyaçları bilinmesine rağmen güçlü bağlar kurulamadığı için uzaklarda kalmaya devam eder. Özellikle sosyal medyada hedef kitleyle samimi bir dil üzerinden iletişim kurmak kadar bunu devam ettirmek de önemlidir tabii ki. Dikkat çekici içerikler yaratmak, paylaşılmaya uygun ürünler oluşturmak, ilgi alanları ile ihtiyaçları harmanlamak ve bunları yaparken –maktadır, -mektedir kalıbından mümkün olduğunca uzak durmak.

Dil ve üslup ana hatlarıyla bu basit kurallara uymalı. Ancak iletişim kurarken de dili ele ayağa düşürmek, samimiyetle ciddiyetsizliği ayırt edememek, sınırlardan çok uzaklara dalmak markanın ciddiyetini, imajını ve uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu havayı kaybetmesine yol açar. Yani dahilik ile delilik arasında yer alan o ince çizgi, samimiyet ile ciddiyetsizlik arasında da bulunur ve boyundan çok işleviyle öne çıkar.

Mesleki terimlerle içerik metnini boğmak, merak uyandırmaktan uzak kalmak, yeterince güncellememek ve soğuk olmak ise içerik pazarlama adına bir metin oluştururken yapılan birkaç ölümcül günah. Her günahınızdan sonra bir kere tövbe edip tekrarını yapmazsanız sonunda doğru yolu bulmanız ve doğru temel özelliklere sahip içerikler oluşturmanız kaçınılmaz.