Çoğu markanın yaptığı büyük bir hata var. Müşteriyi sürekli bir şeylere çağırıp, durmadan bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar. Beyne zorla enjekte edilmeye çalışılan bilgiler uzun süre orada kalamıyor haliyle. Primat telaşına benzer bir satış telaşına kapılıyorlar ve bu doğal olarak müşteriyi yoruyor, ilgisi azalıyor, görmek, duymak, bilmek istemiyor. Kimsenin aklına müşteriyi dinlemek, müşteriye fikir belirtmesini sağlayacak verilerle gitmek gelmiyor mu? Elbette geliyor. Fakat cesaret istediği için çoğu kişi buna kalkışamıyor. Fakat doğru bir stratejiyle bunu deneyen markalar, her zaman kazanıyor ve bunun en başarısı kanıtlanan, en bilinen ve en popüler yolu; içerik stratejileri.
İçeriğinizle müşterinin sürekli bir şeyleri beğenmesini, “Bakın bizde daha neler var” diye baskıya uğramasını engelleyebilirsiniz. Özellikle sosyal medya kanallarının tamamı “Call to action” barındırıyor. Paylaşılan her şey en başında insanlara ne yapması gerektiğini söylüyor. “Okuyun!”, “Paylaşın!”, “Beğenin!” gibi… Müşterinin dikkatini çekecek olan bilgileri, yönlendirmeleri keyifli ve eğlendirici bir biçimde sunmanız başarılı olmanızı sağlayacaktır.
Kural Bozmak ve Çağrışım Yaratmak
Bakın tam yazıyı okumaktan sıkılacaktınız ki araya başlık girdi ve oldukça yönlendirici ve merak uyandırıcı bir hale geldi. İşte içerikleriniz ve paylaşımlarınıza bu tür hileler koyarak dikkatleri daha çok üzerinizde toplayabilirsiniz.
Farklı içeriklerden çekinmemek gerekiyor. Çoğu zaman markalar özellikle temizlenmiş, ayıklanmış, tek düze dillerde içerikleri tercih ediyorlar. Bilgi odaklı olmayı istemenin hata olduğunu söyleyemeyiz ama gittikçe sıkıcı bir hal alacak olan içerik paylaşımları, müşteriye yazıdaki bilgiyi aratmaya başlayacak ve sadece bilgiye ulaşmak için okunan içerikler haline gelecektir.
Serbest bir dil ve kural bozan içerikler ise mıknatıs gibi okuyucu çekecek ve markanız, okuyucuların beyninde çok daha ön sıralarda yer bulacaktır. Tıpkı Google gibi. Ayrıca kimin aklında neyin canlanacağını bilemezsiniz. Örneğin edebiyat ve sinema dünyasında büyük bir öneme sahip olan Lolita eserinin yazarı, Vladimir Nabokov’un aklına hikaye çok acayip bir yerden geliyor. İlk “sanatçı hayvan”ı ortaya çıkarmak isteyen doktorların deneği bir maymun oluyor ve önüne bir tablo koyup, eline de fırça tutuşturuyorlar. Maymunun çizdiği şey tüm gün karşılıklı bakıştığı demir parmaklıklar oluyor. Bunu duyan Nobakov oturup Lolita’yı yazıyor. Kimin aklına gelirdi ki? Çağrışım, kolay hatırlamanın yoludur. Siz de müşterilerinize onlara mutlaka bir şeyler çağrıştıracak içerikler sunarak, onların hafızasında özel tasarlanmış bir yere sahip olabilirsiniz. Orada çok rahat edeceğiniz bir gerçek.
(İçerikler bir dikişte içilmelidir. )