Debranding hakkında iki çift laf

Debranding, yani belli bir üründe ya da markada marka adına yer verilmemesinin dünyadaki tarihi 20 yıl falan. 1995’te Nike yapmıştı bunu, ürünlerinin üzerindeki “Nike” yazısı kalktı ve sadece “swoosh” logosu kaldı. Sonra Sturbucks adını kaldırdı, sanını bıraktı bardaklarında. Ki Starbucks, zaten bardakların üzerine ismimizin yazıldığı, “Hmm adamın ismi Muzaffer’miş” diyerek bazı tiplerle yan yana kahvemizi beklediğimiz Starbucks. Starbucks’ın bu debranding olayındaki değişimleri ile ilgili de iyi geyik yapılmıştı ki sonuç eğer öyle olacaksa hiç fena gözükmüyor:

Starbucks-Logosunun-Geçmişi-ve-Geleceği-600

Şimdi bu olayın amacı nedir? Debranding neden var? Tabii ki kurumsal şeyleri sevmediğimiz için. Şey vardır, ünlü bir markanın çakmasını giyersen, takarsan ya da işte ne yapıyorsan, bir de ürünün üzerinde yaldır yaldır ismi yazıyorsa direkt dışlanırsın, dalga geçer millet. “Niye abi aynısı ya, boşu boşuna para veriyorsunuz, enayisiniz.” falan, uğraş dur anlatmak için. Şimdi iş, markaların kendi isimlerini kendi ürünlerinin üzerinden kaldırmasına kadar geldi. Hey gidi.

Debranding’in son yılların içerik pazarlama algısı adına bir kanıt niteliğinde olduğu çok açık. Daha sıcak, kurumsaldan uzak, az, öz, söz. Kurumsallık yerine kişiselliği ön plana çıkaran bir diğer uygulama da Coca Cola’nın şişelerinin üzerine isim yazması mesela. Şimdi gündem karışık, bu kısmı, Coca Cola’yı hızlı geçiyoruz.
Debranding olayı sadece bir ürün ya da belli bir süre için de geçerli olabiliyor ya da “Biz toptan kaldıralım ismi, bu ne böyle, ego ego, ciddi ciddi” diyebiliyor marka. Mesela taklitlerinden sıkılan Gucci, hem hava atmak hem de sadece kaliteyi isteyen müşterileri için 2 farklı kategoride, logolu ve logosuz olmak üzere çantalar çıkarmıştı. Logosuz çantalardan daha çok kar ettiğini de açıklamıştı.
Bu debranding olayına giren markalar elbette bilinen markalar. Nike’ın ya da Starbucks’ın logosunu görüp de bilmeyenimiz yok. Olay da buradan çıkıyor. Markalar için debranding bir nevi imza ve başarı ispatı gibi. Diğer markalar için ne anlama gelir dersek, kurumsallıktan uzaklaşmak ve “Ay çekin şu reklamları, gözümüzün içine sokup durmayın!” şeklinde açıklanabilir.
Bu çağda insan, “Ben algılayabiliyorum canım sağ ol” diyen bir varlıktır. Markalar adına en büyük algı mekanizmaları olan logolar da “Sil baştan” bir algı tazeleme yoluna gidiyorlar. Gitsinler, güle güle.