Belgelerle Konuşmak ya da İçeriğin Sıvı Hali

*Eser: Monocrome, CJ Hendry

“Organik” dillere o kadar çok pelesenk oldu ki artık neyin organik olup olmadığını organiğin kendisinden başka her şey belirliyor. Organik, inorganik ile anılmaya devam ediyor ve bunun acı bir sonucu olarak da sonsuzluğa uzanan bir belirsizlik ortaya çıkıyor: Kıyafetlerimizden dinlediğimiz müziğe, akıllı cihazlarımıza hükmeden içeriklerden kendimizi  ‘var ettiğimiz’, belge nitelikli içeriklere dek; hala hiçbirimiz, neyin gerçek ya da organik olduğunu kestiremiyoruz. Peki sizce; komik bir videonun daha fazla beğeni almak için mi çekildiğini yoksa gerçek bir kaza mı olduğunu ayırt edebiliyor olmak, az önce bahsettiğimiz ayrıma gerçekten vakıf olduğumuzu gösteriyor mu? Sorumuzu bir de tersten soralım: Son derece duygusal ve gerçek (buraya organik de eş anlamlı olarak gelebilir) bir hikayeyi okuduğumuzda ya da izlediğimizde, onun “gerçek” olup olmadığını nasıl anlıyoruz? İşte yine aynı döngüye, yani organik ve inorganik döngüsüne giriyoruz. Kurtarıcımız ise ‘yaratılan’ değil ‘belgelenen’ içerikler.  Belgelerle konuşunca nasıl mı fark yaratıyoruz? Bakalım…

Biz Burada Belgelerle Konuşuyoruz!

Bu işlerde “çaylaksınız”, elinizde taptaze bir marka ya da benzersiz bir ürün var ya da yalnızca kendinizi markalaştırma sürecine girdiniz. İçerik stratejisi ve pazarlama ise size her anlamıyla kuantum fiziği gibi geliyor. Ne yapsanız önünüze düşen rakamlarla ilgili bir sonuca varamıyor veya analiz yapamıyorsunuz. Durumlar böyleyse herkesin bir kara delik misali kaybolduğu bu evrende; gelin Yıldız Savaşları’nı falan bir kenara bırakalım ve olaya The Kardashians hatta Biri Bizi Gözetliyor Türkiye şeffaflığı ve basitliğinde bakalım. Nasıl mı? Açıklayalım…

Hepimizi saatlerce ekran başına esir eden diziler, sinemaya bir ev parası harcadığımız filmler ve yeni bir evren hayalini ayaklarımıza 3 boyutlu olarak seren VR teknolojisi… Hepsi aynı yerden peydahlanıyor: İzlemek ve izlenmek dürtüsü. Voyeurism (Röntgenciik) olarak da adlandırılan bu dürtü,  izleyen ve izlenen arasında birbirlerine zorunlu kılan bir bağ kuruyor. İzleyen de izlenen de burada hikayeyle pek ilgilenmiyor ve tabir-i caizse doğaçlama yapıyor. Çünkü o, ne yaparsa yapsın, bu döngünün devam edeceğini biliyor. Dolasıyla, çok ince ayrıntılarla oluşturulmuş bir hikayeden çok, anı yaşayan ve kendi akışında seyreden bir hikayeye sarılmayı tercih ediyor.  İşte tam da bu nedenle, yalnızca belirli kısımları ‘yazılmış’, büyük bir kısmı doğaçlamaya dayanan, yarı-gerçek diyebileceğimiz reality show’lar bu denli ilgi ve sevgiyle izleniyor. Çünkü en az yazılan karakter ve olaylar kadar, gerçek ve yaşayan karakterler de izleyiciden ilgi görebiliyor. Diğer yandan, artık akıllı telefonlar sayesinde hepimiz 7/24 birer mobil reality show sunduğumuz için, kendilerine de pek ihtiyaç kalmıyor. Olsun, biz zaten format üzerinden örnek vermiştik, yani sıkıntı yok. Şimdi biz bunları size niye anlattık, oraya gelelim.

Oylama Haftası Geldi, Stüdyoda Gergin Anlar

Aylarca planlar yaptınız, KPI’ları ailenizden eşinizden dostunuzdan daha çok görmeye başladınız ve tüm ‘ticari rızkınızı’ pazarlama stratejinize harcadınız. Geri dönüp baktığınızda ise bir arpa boyu yol alamadığınızı görerek minik bir sinir krizi geçirdiniz. Çünkü siz de birçok işletme ile aynı hataya düştünüz: Pazarlama süreçlerinizi o kadar derinlemesine planladınız ki, tek hedefiniz mükemmel olmaya dönüştü. Evdeki hesap çarşıya uymayınca da, hem maddi hem manevi emekleriniz boşa gitmiş oldu. Hâlbuki kendinize sıfırdan bir evren yaratmak yerine, yalnızca markanızın ya da şirketinizin hikayesine odaklanmak ve bu hikayeyi belgelemek yeterli olabilirdi. Yani bir Yıldız Savaşları evreni yaratmaktansa, evinize kameralar koyarak anı belgelemeniz tüketiciye yetebilirdi. Siz bu şansı verseydiniz tabii…

Küçük İşletmelere Büyük Dersler

Giriş yapmak istediğiniz ya da şirketinizi güçlendirmek istediğiniz sektörde hatırı sayılır bir bilinirliğe sahipseniz, çok yüksek bütçeli pazarlama kampanyaları ya da derinlikli stratejiler olmadan da başarılı bir pazarlama süreci yaratabilirsiniz. Çünkü bu kampanya ve çalışmaların tümü, aslında sizin sahip olduğunuz etkiyi (influence) yaratmak üzere tasarlanırlar. Yine bir reality show üzerinden örnek verirsek; Kardashian’ların kendi yarattıkları kozmetik markası ile yalnızca bir yılda birçok kozmetik markasını alaşağı etmesi, onların tüketici üzerindeki güçlü etkileri ve her daim ‘şeffaf’ olmaları sayesinde mümkün hale getirdi.  “Bunu al” ya da “şunu ye” demek yerine, “bunu aldım ve bayıldım, çok kullanışlı” demek arasındaki bu ince fark da onlara ömür boyu yetecek bir servet kazandırmış oldu. Tüm dünya onların gerçek yaşamlarının mı bu denli plastik olduğunu yoksa bu plastikliği kendi gerçeklikleri haline mi getirdiklerini tartışadursun, Kardashian’lar kendilerine has geliştirdikleri bu “belgeleme usulü pazarlama yöntemi” ile kendi pazarlama başarılarına imza atmış oldular. Bilirkişi, aktör, influencer; adını ne koyarsanız koyun, tüketiciye “ne olacağınızı” değil “ne olduğunuzu” göstermek %100 çalışıyor.

Samimi Ol, Ciğerimi Ye

Samimiyetiniz, hem markanız hem de sizin için geleceğe atabileceğiniz en sağlam adım olacaktır. Belgeleme sürecinizde, bir diğer önemli adım ise stratejik anlayışın aksine planlarınıza hemen, şimdi hayat vermektir. Pazarlama stratejileri size teoride en uygun zamanı, en iyi kitleyi ve onlara ulaşacak en iyi içeriği verebilir ya da bu stratejiyi uyguladıktan sonra alacağınız sonuçları analiz edebilir.  Ancak size başlamanız için ihtiyacınız olan motivasyonu vermek konusunda zayıf kalması muhtemeldir. Hikayenizi yaratmak yerine  mevcut hikayeyi belgeliyor olmak, sizi içerik üretmekten alıkoymaz. Aksine sizi farklılaştırır ve tüketicinin gözünde daha rahat empati kurulabilen bir noktaya taşır. Şimdi ve burada üretir ve yine aynı döngü içerisinde tüketicinizle bu üretimleri paylaşırsınız. Üretimleriniz üzerine saatlerce kafa yormanıza gerek kalmadan, hemen harekete geçebildiğiniz aktif bir eko-sistem oluşturursunuz. Bunu global ölçekli bir Word Of Mouth (WOM) gibi de düşünebilirsiniz. Kendinizi normal sınırlarda –yani can sıkan, reklam kokan tekrarlar olmadan-  yalnızca bir kez anlatmanız yeterli. Sonrası hem sizi takip eden sadık müşterileriniz, hem de potansiyel müşterileriniz tarafından bir çırpıda halledilecektir. Organik her şeyi delicesine aşerdiğimiz böylesi bir atmosferde, organik kalarak yine oldukça organik geri dönüşler alabilirsiniz. Organic-eption, hem de başarılı pazarlama hikayesi garantili!