İçeriğin kral olduğu konusunda yavaş yavaş herkes hemfikir olmaya başladı. Bu sevindirici gelişmenin ardından biz ikinci aşamadan da biraz bahsetmek istiyoruz ki, o da analiz ve ölçümleme. İçerik pazarlaması hakkında mis gibi makaleler, yazılar okuyoruz. Onların başında içeriğin şöyle öneminden, böyle faydalarından bahseder de büyük büyük harflerle İÇERİK KRALDIR yazar ya hani… İşte o anda hemen bir heyecan basıyor, “hadi blog açalım” veya “esprili bir şeyler yazalım” gibi biraz havada kalmış istekler kabarıyor insanın içinde. Halbuki o araştırmaları sonuna kadar okusak, aslında ÖLÇÜMLE diye bir koca uyarıyla daha karşı karşıya kalacağız. Hah, tam da o noktaya parmak basmak istiyoruz biz de. Çünkü istediğin kadar yaratıcı ol, rakamsız, excel listesiz olmuyor bu işler. Öncesinde, sonrasında dedektif gibi peşinden koşmak gerekiyor içeriğin.
Plan program
Ne ilgi çeker, ne zaman ilgi çeker, bunların bir plana oturtulması lazım. Basit bir editoryal plan oluşturmak için çıktığınız bu yolculukta sizi ilk “ne yazılması gerektiği” karşılayacak ki, işin en can alıcı kısımlarından biri de bu. Hedef kitleyi kabaca tanımlayıp işin içinden sıyrılmak olmaz. Ya ne olur? Kitlenizin yaşı, huyu, suyu bir bir belirlendikten sonra bu kişileri bir güzel takibe almak olur. Onlar nereye siz oraya. Neler neler aramışlar da ulaşamamışlar, kimleri ziyaret etmişler, hepsinin rakamlarla elinizde olması gerek elinizde.
Önce mantık
Bir editörün bin bir yaratıcı sürecin sonunda metnini oluşturduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Yanılmak demeyelim de, eksik bırakmış olursunuz. Çünkü artık günümüzde bir editör, yazısına başlamadan, parmakları klavyeye dokunmadan önce rakamların arasında bulur kendini. Yazısında yer vereceği kelimeleri dahi analitik bir karşılaştırmanın sonucunda seçer. Bazı yazarların hiç düşünmeden, tamamen bilinç akışına yol vererek daktilonun tuşlarına bastığı günler biraz geride kaldı yani. Metin yazarı, kendisini önce mantık deryasına atmalı ki süreci istediği gibi yönetebilsin.
Geri dönüşleri alalım
“Güzel yazı tşk.” Hayır, bu cevap sizin içerik yönetiminizde kesinlikle yeterli bir geri dönüş olmamalı. “Kime göre, neye göre?” diye sorarlar adama. Eğer hedef kitlenize göre güzelse, ne ala. E peki onların sevip sevmediğini nereden bileceğiz? Hop, döndük mü ilk başa. Hedef belirlemediyseniz, belli performans metrikleriniz yoksa, zaten “şu kadar tık aldı” “bu kadar layk aldı”dan öte elinizde bir şey olmayacak. Bir bakın bakalım, hangi içeriğiniz ne kadar ilgi çekmiş, geri dönüşleri nasıl ve neleri iyileştirmeniz gerekiyor, o zaman iş başkalaşır. O zaman, siz de verilerin gücünü kullanıp yaratıcı ve –bu kelimeyi sevmesek de- sürdürülebilir bir sürecin içine girmeye başlıyorsunuz demektir.