Balıkçı abimiz sana bugün karides veremez ablacığım, çünkü karidesi iyi çıkmamış. Çünkü o iyi çıkmayan karidesi ne olursa olsun sana kakalamaya çalışırsa, bundan sonra sana sonsuza kadar karides ya da herhangi bir deniz mahlukatını satma ihtimalinin üzerini çizeceğini biliyor. Hatta “Karidesim kalmadı ablacığım” da demiyor, “Elimde karides var ama iyi değiller o yüzden sana vermek istemem, sen daha iyilerine layıksın, seni üzmek, seni kendimden uzaklaştırmak istemem.” diyor. İşte bu yüzden o abla ve ailesi yedi kuşaktır o balıkçıya gidiyor, eşini dostunu götürüyor; o balıkçı da yedi kuşaktır kaya gibi sağlam ayakta duruyor. Balıkçı abi diğer balıkçılardan farklı olarak ne satıyor peki burada? Cevap veriyoruz: Samimiyet!
En başta kapı önünde duran ve bas bas bağırarak “Adanın efsane balıkçısı biziz buyrrruunn efendim, balıklarım taze, deniz, tam ağzınıza layık, dışarıda da yerim var, sobayı yakarız üşürseniz…” diyen eleman var ya, o reklamını yaptı, becerebilirse de müşteriyi kaptı. Peki, karidesim iyi çıkmadı diyen abinin yaptığı ne? İşte o içerik pazarlaması.
Süslü laflar etmek etkileyicidir, cazibelidir, çeker alırsınız eğer doğru yaparsanız. Ya sonra? Diğerlerini tercih etmemesi, denese bile yine dönüp dolaşıp size gelmesi için ne yapmanız lazım? İşte bundan sonra baş başasınız. Gözlerinizin içine bakıyor müşteri. Sizi tercih etti bile, daha fazla süse gerek yok. Şimdi vakit onun faydasına iki kelam etme vakti. Buna “Lüferim deniz, kalamarlar taze, çıtır” demek de dahil, “Karidesim yaramaz” demek de. Ve bu yaptığınız “ürününüzü kötülemek” değildir; gerçek olmaktır, samimi olmaktır.
“Eğri oturup doğru konuşalım”
Türkçe müthiş bir dil. Zor öğrenilmesi aslında konuşurken çok fazla mecaz, deyim ve atasözü kullanmamızdan kaynaklanıyor. Kalbimizle konuşuyoruz çünkü. Matematiği pek yok diğer dillerde olduğu gibi. Türkçedeki en güzel deyimlerden biri de “Eğri oturup doğru konuşma” deyimidir. Diyorsunuz ki “Evet ortada böyle bir durum var ama bir de şu şu var onu da bir konuşalım, netleştirelim ki dostluğumuz baki kalsın.” İşte içerik pazarlaması da bir tür eğri oturup doğru konuşmaktır. Samimi olmazsanız kaybolursunuz diğer samimiyetsizler ordusunun arasında. Sizi samimi olmaktan alıkoyan bin yıllık marka geleneklerinizden de sıyrılmaktan korkmayın. Hatta, hani şu “batının iyi yönlerini alma” klişesi vardır ya, onu kendinize uyarlayın ve geleneklerinizin sadece iyi yönlerini alın, gerisini çöpe atın gitsin. Burger King “Biz iyiydik ama patatesimiz kötüydü, şimdi fıstık gibi oldu.” reklamı yaptı, hepimizin ağzı açık kaldı (Bizim daha çok gözlerimiz parladı aslında ama genele hitap ettiğimiz için öyle dedik). Patateslerimizi yeniledik gelsenize demedi dikkat edin. Sizin de bildiğiniz gibi bizim patateslerimiz kötüydü dedi. Bum!
Reklamlarda bile samimiyetin puan topladığı şu çağda, müşteri faydasına yazılması gereken blog yazılarına “Ama kısa süreli kullanım için yaptığımız ürünümüze uzun süreli kullanım için uygun değildir diyerek olumsuz bir algı yaratmayalım.” revizyonuyla dönülmez. Sonra arkanızdan “Hiç anlamamış” derler, kulağınıza gelir, üzülürsünüz.