Dememiz o ki… vol.1

shutterstock_162830981

Bazen iki kelam laf etmek istiyoruz ama sırf “hepi topu” iki kelam olduğu için edemiyoruz, içimize atıyoruz. Neyse ki bunun da çaresini bulduk ve “Dememiz o ki…” başlıkları altında esip gürlemeye karar verdik. Artık vur patlasın çal oynasın! Kısa kısa lokum kıvamında. Hadi bakalım…

Bizim hayallerimiz sizin gerçeklerinizi döver!

Türk edebiyat tarihinin en nev-i şahsına münhasır isimlerinden biri olan Ahmet Mithat Efendi’nin, bizim için “key study” (Kahrolsun yerli yersiz kullanılan yabancı kelimeler!) niteliği taşıyan bir eseri var. Eserin adı Paris’te Bir Türk. Bu eseri bizim için önemli yapan şey ise Ahmet Mithat Efendi’nin Paris’i hiç görmeden yazmış olması. Hem de ne yazmak! Köşe bucak, cadde sokak, her bir ayrıntısını anlatmış (Aman Tanrım, Google bile yok!). Hatta öyle ki Fransızlar, “Paris’i en güzel anlatan Avrupa’da Bir Cevalan’dır.” diyerek Ahmet Mithat Efendi’yi işaret etmişler. Ahmet Mithat Efendi bu eseri yazdıktan çok sonra Paris’e gitmiş ve döndüğünde Paris’le ilgili bir şiir yazmış. Fakat bakın siz şu işe ki bu şiir, edebiyat çevreleri tarafından hiç ama hiç beğenilmemiş. Dememiz o ki bazen bir metni güzel yapan şey gerçekler değil hislerdir ve bazen bizim hayallerimiz sizin gerçeklerinizi döver!

Englishman in New York’taki bateri solosu gibi olmak

Bir güzel duygu bir güzel duygu daha iki güzel duygu etmiyor bazen. Mesela heyecanlanmak ve şaşırmak birlikte yaşandığında, hem şaşırmış hem heyecanlanmış olmuyorsunuz. Bu hissin başka bir ismi var. Veya olmalı… Devasa ve nefes kesici! Mutlaka bir ismi olmalı… Henüz bulamadık ama şöyle anlatalım: Sting’i bilirsiniz, hani şu kelimelerin efendisi olan. Englishman in New York şarkısını da bilirsiniz mutlaka. İşte o şarkıda bir bateri solosu vardır. Şarkının bütünüyle bir ilgisi yoktur. Bir anda bambaşka bir ses, bambaşka bir tempo, bambaşka bir duygu enjeksiyonu! Sonra yine normale dönüş. Şaşkınlık ve heyecanı birlikte yaşatan nefes kesici bir “ince görüş”. Dememiz o ki eğer bir iş yaparken sarsmak, yerinden oynatmak ve “Huhhhuu!” dedirtmek istiyorsanız, Englishman in New York’taki bateri solosu gibi olmalısınız hanımlar beyler!

Bu da efsanenin efsanesi…

“Aşkları denk gelmedi desene!”

Başrollerini Melisa Sözen ve Edhem Dirvana’nın paylaştığı 2012 yapımı Pazarları Hiç Sevmem filminde üzerinde durup düşünülesi bir cümle vardır. Çok basit ve çok sade bir cümledir ama filmden geriye akılda kalan en çarpıcı şey odur. Oğuz’un babası arkadaşına, Ayşe Oğuz’u severken Oğuz’un Ayşe’yi sevmediğini ama Oğuz Ayşe’yi fark edip sevmeye başladığında ise Ayşe’nin çoktan başkasıyla evlenmeye karar verdiğini anlatır. Arkadaşı da “Aşkları denk gelmedi desene!” der. Aşkları denk gelmedi! Aşkın denk gelmemesi… Ayşe ve Oğuz birbirlerine aşık oldular ama başka başka zamanlarda oldular, aşkları denk gelmedi.

Aşk belki zamanlanan bir şey değil ama zamanlaması ve planlaması mümkün olan birçok şeyde de strateji hatası yüzünden aynı hayal kırıklığını yaşamak mümkün. Dememiz o ki giriş, gelişme, sonuç bölümlerini iyi tahlil edin, doğru işi doğru zamanda yapın ki müşterilerinizle aşkınız birbirine denk gelsin. İş işten geçmesin, yanmasın gülüm keten helva.