Bir markanın adına tıklıyorsunuz ve web sitesinde “Blog” yazısını görüyorsunuz, “Aa blogları da var!” diye hafifçe heyecanlanıp bu sefer oraya tıklıyorsunuz ve karşınıza tek başına, yapayalnız, orada öylece kalakalmış bir yazı çıkıyor. Gözünüzde canlandırmak dünyanın en kolay işi şimdi! Bir toplantı odası, blog yazalım diyen birkaç kişi, blog yazsın diye görev verilen bir çalışan, aynı çalışanın blog yazmasıyla devam eden süreç, yazının yayınlanması ve “Çok iyi oldu” dedikten sonra tekrar konu hakkında konuşmayan herkes. Perde kapansın. Kapat! Kapat!
Konu her zaman içeriğe gelmeyi başarıyor da içerik başladığı gibi devam ediyor mu sormak, sorgulamak lazım. Oluşturulan stratejinin samimiyeti ve güvenilirliği insanı yüzüstü düşmüş gibi hissettiriyorsa, orada yanlış giden bir şeyler var demektir. Bazen bazı konular aşırı derecede heyecan verici görünebilir, bütün reklam bütçesini tek hareketle yatırmak isteyebilirsiniz ama devamı gelmeyecek bir konu ise duvarlar başınızla beraber sizi bekliyor demektir. Durmayın, vurun!
Umut Sarıkaya karikatürlerini ele alarak olaya yaklaşalım, neden her karikatür sonrası “Adam çok iyi yaa” dediğinizi merak ediyorsanız söyleyelim. Çünkü Umut Sarıkaya harika bir gözlemci olmasının yanında, sizin de gözlemleyip dile getiremediklerinizi, kendinize bile itiraf edemediklerinizi çiziyor. Detaylarıyla da süslüyor. Altı katlı bir doğum günü pastasını süsler gibi hem de. Detaylar her zaman iç açıcı olmasa da fazla samimiyet her zaman kendini belli ediyor.
Hissiz ve devamı gelmeyen strateji nedir diye sorarsanız size her karesinden ajitasyon fışkıran filmleri işaret ederiz. Böyle ağlamak istemeyip de ağladığınız durumlar barındıran filmler, bilin ki samimi değildir ve sizi sömürüyordur. Kalbi ağlatmanın veya güldürmenin tek yolu ise samimiyetten geçer. Günümüzde aşırı duygusallığı insanları sömürmeden yansıtan projelerin başında Derek bulunuyor. Bakın;
Duygusal bir müziğe rağmen içinize işlemeyi başaran bir fragman bu. Yani hikayenin hem devamı gelecek hem de sizi sömürmeden size bir şeyler katacak anlamına geliyor. Bazen kabullenmek istenmeyen konular, kabullenilmiş gibi reklamlara, stratejilere, paylaşımlara yansıyor. Barındırdığı hissizlik karşısında siz de donakalıyorsunuz ve “Bu ne zaman normal bir şeydi ve biz bunu kabul ettik?” diyerek tepki gösteriyorsunuz. Her şey donuk, her şeyin derdi finansal olunca, hissiz içerikler atlasında adım atamaz halde buluyorsunuz kendinizi.
Ama endişelenmeyin, tek blog yazısı yazıp olaya son vermeyin. Sürekliliği olacak bir strateji yaratın ve kimseyi sömürmeden, rahatsız edici detayları insanlara zorla kabul ettirmeye çalışıyormuş gibi yapmadan, güzel güzel yazın. Yazamıyorsanız da bize sorun. Hatta en baştan bize sormak iyi bir fikir!
Tek başına kalan bir blog yazısı, yalnızlığı seçen bir insanın hissizleşmesi gibi, hiçbir fark yaratmayacak, hiçbir his uyandırmayacaktır. Yalnızlık, hissizleştirir.