Yazı yazarken ne sıklıkla hata yapıyorsunuz? Buna bir anket sorusuymuş gibi yaklaşalım: Çok-Bazen-Hiç. Bu mini ankette “hiç” cevabını verenlerin bilin ki ya gözden kaçırdıkları çok şey vardır ya da yazılarını kontrol edecek, onlara geri dönüşte bulunan birisi yoktur. Sadece yazı yazarken değil, herhangi bir işte bile bu geçerlidir. “Hiç hata yapmam ben” diyenlerin mükemmel dünyasından çıkalım -ki öyle bir dünya yok- ve hata yapan sevgili kulların bunlarla nasıl başa çıktıklarına bakalım.
Utanmaca Sıkılmaca Yok
Dedik ya, herkes hata yapar. Küçüğünden büyüğüne. Gün gelir kendinizi meyve yerine “meyva” yazmış olarak veya ayrı olacak –de’yi bitişik yazmış olarak bulabilirsiniz. Her şeye hazırlıklı olun. Bu tarz hataların yazarken gözden kaçması mümkün olduğu gibi, dilinize oturmuş bir hata olma ihtimali de var. Olur da yazınızı gönderdiniz, bir güzel de altına isminizi yazdınız, metniniz hızlı bir kontrolden geçti, yayımlandı ve hevesle yazınızı açtığınızda hatanızı kocaman bir leke gibi karşınızda buldunuz! Tamam ne kadar sinir bozucu olduğunu biliyoruz ama hemen ümitsizliğe kapılmayın. Oluyor böyle şeyler. Olacak da. Önemli olan sorunu fark etmeniz ve sebebini bularak tekrar etme ihtimalini en aza indirmeniz. Soğukkanlılığınızı koruyun, gözlerinizi hafif kısın ve “yakaladım seni” deyin. Bir daha çıkmaz karşınıza. Yani, umarız.
Zorla Biraz
Ve yeni tarzlar deneyin! Yeni bir üslup, yeni bir dil kullanmaya çalışın. İşinizi bir adım öteye götürmeye çalışın. Demesi kolay değil mi? Her yenilik, birçok bilinmeyeni de beraberinde getiriyor. Bu da hata yapma korkusunu. Ama biz sizin hata yapma ihtimalinizi sevdik. Korku yok, sınır yok. Açılın açılabildiğiniz kadar. Ne için, hangi kitleye yazacağınızı göz önünde bulundurduktan sonra yazınız üzerinde farklı denemeler yapın. Bir olmaz, iki olmaz, sonunda uygun metodu bulursunuz. Tereddüte kapıldığınız anda aklınıza yüzlerce denemenin sonunda amacına ulaşan Edison’u getirin. Kimileri diyor bin deneme, kimisi diyor on bin. Bu kadar abartmaya gerek olmasa da bir düşünün…
Benzer Benzeri Çeker
Ya da üzüm üzüme baka baka kararır. Siz de bağ bağ gezin, ağaçtan ağaca konun ve her gittiğiniz yerden bir şeyler alın. Bu ne demek mi? Tamam biraz açık konuşalım. Mesela elektronik ürünler hakkında metin mi hazırlıyorsunuz, farklı markaların stratejilerini, yazım tarzlarını inceleyin. Sadece okuyup geçmeyin. Bilgiyi mizahla birlikte nasıl yoğurmuş, genel kompozisyonu nasıl kurmuş, hatta hangi kelimeleri kullanmış bunlara dikkat edin. Veya moda yazısı… Dergiler, bloglar, makaleler birçok kaynak var elinizin altında. Alın bir kahve, keyifle inceleyin. Bu işin sıkıcı bir tarafı mı varmış?
Yüksek Sesle de Okuyalım
En çok bilinen ve en çok atlanan kısım bu yüksek sesle okuma mevzusu. Muhtemelen metninize defalarca göz gezdirdiniz ve bu da sizde ister istemez bir körlük yarattı. Bu yüzden bir de yüksek sesle okuyun. Uzun veya kısa bir metin olması fark etmez, hatta teslim vaktinin ne kadar yaklaştığı bile önemsiz. Son bir defa göz attıktan sonra arkanıza yaslanın, sakinleşin (çünkü zihniniz vızır vızır dönüyor) ve yazınızı bir de yüksek sesle okuyun. Suratınız ekşidiğinde anlayın ki orada bir anlatım bozukluğu var. Hemen müdahele edin.