Beklenen teneffüs dakikaları: Marka blogları

shutterstock_171404615

Markaların kendi web sitelerinde blog sayfası oluşturmaları ne kadar da iyi bir şey. 45 dakikalık acımasız ders saatleri arasına çölde bir damla su gibi yerleştirilen, hep beklenen, kimilerimizin dört gözle kimilerimizin tüm benliğiyle beklediği teneffüs dakikaları gibidir marka blogları çünkü. Web sitelerinde hizmetlerini, referanslarını, kurumsal bilgilerini vs. müstakbel ve hali hazırdaki müşterileri ile buluşturan markalar, bloglarında kendileri ve yaptıkları işle ilgili tüm detaylara yer verme imkanı bulurlar. Mesela siz İngilizce eğitimi veren bir marka olun. Aaa ne kadar da çok var sizin gibi İngilizce eğitimi veren marka değil mi? Hah işte, sizin diğerlerinden farkınız ne, yönteminiz nasıl, insanlar neden sizi tercih etsin, sizin kursunuzda İngilizce eğitimi görmeye başlayan insanlar ne kadar zaman sonra Sultanahmet’teki turistlerle sadece fotoğraf çektirmekle kalmayıp, iki çift laf edebilecekler gibi konuları blog sayfanızda anlatabilirsiniz. Hatta anlatmalısınız.

İnsanlar konuşa konuşa, olmadı okuya okuya… “Marka blogları neden teneffüs dakikalarına benzesin ki?” sorusuyla boğuşanlar için de şunları söyleyebiliriz: Teneffüslerde başka sınıfta okuyan arkadaşlarımızla buluşuruz ve istediğimiz şeyleri konuşur, istediğimiz şeyleri yaparız. Hayatta bize hiç yamuk yapmamış bir yamuğun uzun kenarını düşünmek zorunda değiliz, sevdiğimiz kişilere yapılan yamukları dinlemek ve yorum yapmak isteriz. Ders zili çaldığında bir sonraki teneffüste devam edecek büyük dedikodu hakkında söylenen iki çift laf ya da kısa ve öz anahtar kelimeler markaların web siteleri yazılarıysa, olayın ayrıntıları ve keyifli yanı teneffüs saatlerinde yapılan derin kritiklerdir. Bu, işin okuyucu tarafından görülen yüzü. Bir de marka tarafından bakalım olaya: Kendinizle ilgili bir olayı, bir fikri, bir şeyi yanınızda oturan inekle değil; müdür muavinin müfredatın kendisine verdiği yetkiye dayanarak başka sınıfa gönderdiği yakın arkadaşlarınızla paylaşmak istiyorsunuz. Aynı dili konuştuğunuz, sizi gerçekten merak eden, sizinle ortak dertlerden muzdarip arkadaşlarınızla. İşte bu kişiyi marka olarak düşünürsek, bloglar markanın kendini en iyi şekilde ifade edebileceği, müşterileriyle ya da hedef kitleleriyle diyelim, en yakın ve direkt iletişimi kurabilecekleri yerlerdir. Yaşamın sembolü nefes; okullarda kendini teneffüs dakikaları, içerik dünyasında da bloglar şeklinde gösterir kısaca. Keşke bir de tüm markaların teneffüsün başladığını koşa koşa zil çalarak bildiren Adile Naşit gibi bir kimsesi, işteki tabiriyle bir marka maskotu, daha derin adıyla bir personası olsa bir de.