Sosyal medyada iki çift laf etmek sandığımız kadar kolay mı?

shutterstock_105510857

 

(Biz de ne zamandır “Biraz da sosyal medya üzerine ahkam keselim!” diyorduk ki sevgili konuk yazarımız Nilay Kaya’nın bu yazısı tam yerine rast geldi, manzara koydu. Hep biz anlatacak değiliz elbet, biraz da marka tarafına söz vermek lazım. Biz de sözü, sosyal medyanın her kanalını hakkını vererek kullanan Etstur’un Web İçerik Sorumlusu, sevgili dostumuz Nilay Kaya’ya verdik. Yalnız iyi fırçalamış! Buradan buyurun…)

 

Hepimiz artık sosyal medyanın olmazsa olmazlarını öğrendik(!) Takipçi sayısını artırmak için ne yapmalı, etkileşim tavan yapsın diye hangi rollere girmeli ve takipçilerimizi elimizde tutmak için nasıl bir iletişim dili kullanmalıyız? Hepsini fazlasıyla iyi biliyoruz. Peki ya durum gerçekten böyle mi? Biz bu işin iksirine ulaştık mı hakikaten? Hiç sanmıyorum! Ne yazık ki hala sosyal medyada nasıl konuşmamız gerektiğini bilmiyoruz. Çünkü en iyisinin yapıldığını gördüğümüz işlerde bile çoğu zaman bir başkasının taklit edildiğini görüyoruz. Evet, o çok beğendiğiniz kampanya büyük ses getirdi. Tabii ki siz de aynısını yapsanız aynı etkiyi yaratırsınız. Ancak o işler öyle değil işte! Peki, nasıl yapılır bu işler derseniz; her gün sosyal medyanın gücünden destek alan ve sürekli yenilenen kullanıcıların ilgisini çekmenin kesin bir çözümü olmasa da sosyal medyada doğru içerik yönetimiyle aslında aradığınız takipçileri bulmanın birkaç kuralı var. Defalarca yazılan ve yazanların bile çoğu zaman uygulamadığı kurallara başlamadan önce uyaralım, yurt dışındaki bir ajanstan kapıp getirdiğiniz o muhteşem kampanya burada tutmayacak! Bu yüzden sosyal medyada içerik yönetiminin ilk kuralı hep ‘özgün olmak’ olarak kalacak. Hazır mısınız? Yazıyı biraz daha uzatıp dikkatinizi dağıtmadan başlıyorum! Kural 1: Özgün İçeriklerden Korkmayın! Şaka yapmıyorum, üstelik çok da ciddiyim. Kapınızı çalan her müşteriden duyduğunuz ‘özgün olalım, bizi diğerlerinden ayıran yönlerimizi ortaya çıkaralım’ sözleri boşa değil! Onlar da artık bu işin raconunu, takipçilerin en iyi nasıl ayırt ettiğini iyi biliyorlar. Benzerleri defalarca yapılan o yarışmalar ise fazlasıyla canlarını sıkmaya başladı. Üstelik herkes iyi biliyor ki o yarışmanın kazananları sizi yıllarca takip etse de kaybedenleri kısacık bir zaman içerisinde arkasına bile bakmadan kaybolacak. Siz iyisi mi eğlenceli yarışmalar(!) yerine markanın dilini anlayıp ona göre içerik üretmesini bilin. Taklit etmeyin, özgün olmaktan vazgeçmeyin ve kopya içerikleri asla tercih etmeyin. Her Şeyin Bir Şeyi Var! Facebook’ta içerik üretmeyi iyi biliyorsunuz. Peki ya Pinterest’te? O da sıkıntı mı Facebook içeriklerini biraz kısaltıp Pinterest metinleri yaratırım diyorsanız vay halinize! Hem de neredeyse tamamı kadınları ilgilendirecek ürünler sunan bir markanın sosyal medyası için içerik üretiyorsanız işiniz iki katı zor diyebilirim. Çünkü kadınlar sosyal medya hakkında daha çok şey biliyor. Pinterest hesaplarındaki o panoları da boşuna oluşturmuyorlar. Var bir bildikleri! Yani demem o ki; hangi mecra için içerik ürettiğinize dikkat edin. Çünkü takip ettiği gibi unfollow etmeyi de bilir bu takipçi milleti! Unutmadan bu durum yüzlerce retweet alan ama Facebook’ta hiçbir anlamı olmayan içerikler için de geçerli. Tribünlere Oynamaktan Kaçmayın Sosyal medya için içerik üretirken tribünlere oynamanızın bence hiçbir sakıncası yok. Hatta tam aksine olabildiğince kendi kitlenize uygun içerikler üretmeniz oldukça mühim. Evet, ortaya hem yaratıcı hem de eğlenceli içerikler çıkarabilirsiniz. Ancak söz konusu marka, yıllardır asilliğiyle bildiğimiz ekstra cool olanlardansa o bol günaydınlı, lokum tadındaki postlarınızı kendinize saklamanız gerekiyor. Takipçilerin duruşunu ve sizi görmek istediği yeri iyi bilip bu duruma uygun içerikler üretmekte fayda var. İşin özü; sosyal medyada içerik üretimi işi zor değil, atom parçalamaya ise hiç benzemiyor. Markanızı, takipçinizi ve dillerini iyi anlayın yeter.   Nilay Kaya