Sanal alışverişte yeni trend: Önce dene!

önce-dene

Amerika’da sanal alışverişte geçtiğimiz yaz yeni bir moda başladı: “Almadan önce bir bak bakalım beğeniyor musun?”

Eh, bu bize çok yabancı bir uygulama değil, karpuzu almadan önce kestirip tadına bakan bir milletiz sonuçta. Bu uygulamaya Türk sanal alışveriş kullanıcılarının uyum sağlaması o yüzden çok kolay olacak, bakalım bu akımı Türkiye’ye hangi cengâver girişimci getirecek? Bu sistem Amerika’da ve İngiltere’de uygulanmaya başladı ama kısa vadede Türkiye’de işlemesi zor gibi. Neden? Çünkü oralarda iade şartları çok daha ileri seviyede ve istismara açık değil.

Her Şeyin Başı İngiltere

Alışverişte almadan önce dene trendi, çoğu şeyde olduğu gibi ilk kez İngiltere’de denenmişti. Gerçi alışverişte tam olarak ilk kez kullanılan bir sistem değil, çünkü yıllardır ikinci el araba alıcıları almadan önce aracı deniyorlar. Ama bu uygulamayı resmileştirip, sıfır ürün alışverişine de yansıtan marka Panasonic oldu. 2013 yılında şöyle bir kampanya yaptılar: Lumix DMC-GH3 modelini insanlar almadan önce 2 günlüğüne deneyebiliyorlardı.

İnternetten Alışveriş Yapmak

Sanal alışveriş, özellikle alışveriş gezilerinden tiksinenler için son yüzyılın en müthiş icadı. Hayat kalitemizi bir seviye ileriye taşıyor. Peki, dezavantajları yok mu? Olmaz olur mu, ne mükemmel ki zaten? Örneğin, gelecek olan ürünün tam olarak göründüğü gibi olduğundan emin olamıyorsunuz. Mesela tekstilde dünyasında boyut standartları ülkeden ülkeye göre değişiyor. Yani, Amerika’da 36 beden giyinen bir kadın, Türkiye’de 38 giymek zorunda kalabiliyor. Hele ki Uzak Doğu’dan bir şey sipariş ediyorsanız, mutlaka bir beden büyüğünü söyleyin. Hatta iki beden büyüğünü.  Singapur’dan kendiniz için “M” beden aldığınız tişört, 10 yaşındaki kuzeniniz için beklenmedik bir hediyeye dönüşebilir.

Eskisi gibi artık gümrük olayları da sorun olmuyor ama ne alacağınıza dikkat edin, her ürünün vergilendirme sistemi farklı oluyor. 5 dolarlık ayakkabıya 70 lira vergi ödeyebilirsiniz.

Konuya Dönelim: “Abi Sen Önce Bi’ Dene, Beğenirsen Alırsın”

Şimdi sanal alışverişte bir süredir gelişmekte olan bu trende bir bakalım. Orijinal ismi Subscription Business Model” olarak geçen sistem, üyelik şirketlerinin üyelerine çıkan en yeni ürünleri aylık belirli bir ücret karşılığında denetmesinden ibaret. Bu sistemi ilk olarak 2011 yılında kullanan Ybuy, belki yanlış yönetim politikaları belki de henüz insanlığın buna hazır olmaması sebebiyle pek fazla yayılamadı. Üstelik yeterince yatırım da almıştı. Ybuy’ın sistemi şuydu, ayda 25 dolar ödüyordunuz, aldığınız ürünleri 1 ay deniyordunuz, tüm kargolama ve teslim işlerini de şirket üstleniyordu.

Tüketiciler her gün daha çok bilinçleniyorlar.  Bu durum biraz da bilginin artık çok daha paylaşılabilir bir duruma gelmesinden kaynaklanıyor (Teşekkürler, internet.). Mesela artık bir şeyi almaya karar vermeden önce, internetten onun hakkında milyonlarca (Abartmıyoruz, isterseniz iPhone hakkındaki kullanıcı yorumlarını saymaya çalışın.) bilgi bulabiliyorsunuz.

Amerika’da yeni sistem sayesinde artık başkalarının fikirlerine bile gerek kalmadı, direkt olarak ürünü deneyip neymiş ne değilmiş görebiliyorsunuz.

Ybuy’un Yeni Jenerasyonu: Lumoid

Lumoid, tam olarak bahsettiğimiz sistemi kullanan bir platform. Kiralama fiyatları ürünlere göre değişiyor, özellikle drone ve teknolojik aletler konusunda geniş bir vitrini bulunan siteden satın almayı düşündüğünüz ürünü sizin belirleyeceğiniz bir süre için kiralıyorsunuz. Mesela bir drone alacaksınız ama iki marka arasında kararsız kaldınız. Günlüğü belirli bir ücrete ürünleri kiralıyorsunuz, örneğin 5 dolara, 3 günlüğüne iki ürünü de kiraladınız (Minimum 3 günlüğüne kiralanabiliyor.). Toplam 30 dolar ediyor, ürünlerden birini almaya karar verirseniz de, onun kiralama ücreti satın alma ücretinden düşülüyor ve kapınıza kutusu açılmamış bir ürün geliyor. Yani sadece diğer ürün için kiralama hizmet bedeli ödemiş oluyorsunuz.

SparkBox Toys firması da, bu sistemi oyuncaklar için kullanıyor. Firma kapınıza 4 oyuncak gönderiyor, siz onları geri gönderdikçe yeni oyuncaklar yolluyorlar. Üstelik oyuncakları almaya karar verirseniz piyasaya oranla çok daha uygun fiyatlara alıyorsunuz.

Le Tote firması, aylık belirli bir ücret karşılığında kadınların kapılarına bir kutu bırakıyor. Bu kutuya “Tote” ismini vermişler, içinden ayakkabı, takı ve elbise çıkıyor. Üstelik bu giyim ürünlerini firmanın sitesinden kendiniz üyelik oluşturup seçiyorsunuz ve Tote’yi geri gönderdiğiniz sürece o ay içinde sınırsız Tote alabiliyorsunuz. Eğer çok sevdiğiniz bir ürün olursa da, ona avantajlı fiyatlarla sahip olabiliyorsunuz.

Sadece erkeklere yönelik hizmet veren Trunck Club bu sistemi bir seviye ileri götürmüş. Üye oluyorsunuz, size 10 günlüğüne deneyebileceğiniz erkek kıyafetleri gönderiyorlar. Üstelik almaya karar vermediğiniz sürece hiçbir ücret ödemiyorsunuz.

Eh, kadın kuaförlerinde bir kesim 100 liraya yapılırken, erkekler olarak 5 liraya bile saç kesimi yapan berberler bulabildiğimize göre bu tür farklılıklara çok şaşırmaya gerek yok.

İlüstrasyon: Murat Kalkavan